26 Mart 2013 Salı

Edoardo de Nari-Kozmopolit İstanbul’un Son Mimarı

Mimarlık dergisi son sayısında yayınlanan yazım. De Nari ile ilgili sergi Tepebaşı'ndaki İstanbul Araştırmaları Enstitüsü'nde devam ediyor. Adalar’dan Bostancı’ya gelirken karşıda görünen manzaranın bu kadar korkunç ve iç karartıcı olmasının nedenleri üzerine uzun bir üniversite tezi yazılabilir herhalde. İstanbul’da şehircilik ve planlama alanında parklara kışla ve cami yapmak gibi dahiyane fikirler ortaya çıkarken; mimarinin daha akılcı, planlı ve güzel olduğu günleri anmak ne yazık ki nostalji oluyor. Şehrin birçok tarihi yapısını yabancı mimarların tasarladığı konuyla ilgilenenler için yeni bir bilgi değildir. Boğaz’daki yalılar, köşkler, Haydarpaşa tren istasyonu, bazı camiler ve kiliselerin mimarlarına bakacak olursak yabancı kökenli olduklarını görürüz. Bunun nedeni tarihi yapıların birçoğunun inşası döneminde Türkiye’de mimarlık eğitiminin henüz çok gelişmemiş olmasına bağlanabilir. 16 Şubat 1874’de Chiavari’de doğan Edoardo de Nari ya da asıl adıyla Denari, 1895’de İstanbul’a gelerek burada evlenir ve yerleşir. Resim yeteneğini bina çizimlerinde kullanmaya karar vererek mimar ve mühendis olarak çalışmaya başlar. Projesini çizdiği yapılar arasında Beyoğlu’ndaki Lombardiya-Venedik etkili neo-gotik üsluptaki Sen Antuan Kilisesi, bugün bulunmayan Saray Sineması, şu an Sabancı Müzesi olan Emirgan’daki Atlı Köşk, Karaköy’deki L’Union Han, Yeniköy’de armatör Aslan Sadıkoğlu’nun yazlık yalısı(1940) ve Türkiye’nin ilk sanayicilerinden Fuat Bezmen’in Yeşilköy’deki villası bulunuyor. Ayrıca mimar Bebek’de kendisi ve ailesi için Villa Lydia adında bir villa tasarlar. Mimarlığı dışında sanata ilgisini resim ve beste yaparak sürdürür. İtalyan Elçiliği’nin tavan resimlerini çizer, bazı operaların müziklerini yazar, bağımsız resim çalışmaları da vardır. De Nari; eski elçilik, şimdi kültür merkezi olan Tepebaşı’ndaki Casa D’Italia’nın yenilenmesi ve yeni tiyatro salonunun projesinin çizimini üstlenir. Renovasyonun yapıldığı yıllarda(1931-32) İtalya’da iktidarda olan faşist hükümete bir saygı ifadesi olarak yapıda fascio(balta ve çomak demetleri) temalı fresk ve kartonpiyer süslemeler kullanılır. Bu süslemeler bugün de yerindedir. De Nari Beyoğlu ve Nişantaşı’nda apartmanlar için projeler de çizer. Bunlar arasında Nişantaşı’nda Erenler Apartmanı(1950), Kristal Apartmanı(1949-50), Beyoğlu’nda Nane Sokak Apartmanı(1900-05) ve İstiklal Caddesi üzerinde Mehmet Ferid Şerbetçizade Apartmanı(1930) bulunur. Ayrıca mimar Elmadağ Cumhuriyet Caddesi üzerinde bugün bulunan yapıların çoğunun da projesini çizer. Bu proje uyarınca; aynı yükseklik, aynı revak hizası ve ayrık düzen yapılar cadde boyunca birbirini izler. Mimarın bazı projeleri ise uygulanamaz. Gümüşsuyu’nda bulunan Park Otel için 1944’de tasarladığı gökdelen projesi gerçekleşmez. 19’ncu yüzyılda İtalyan sefiri Baron Blanc tarafından art deco tarzında yaptırılak 1930’da Miramare adıyla açılan, 1934’te ismi değiştirilip büyütülen Park Otel, İstanbul’un ilk lüks otellerindendir. Proje uygulanabilse İstanbul’un ilk gökdeleni olacaktır. De Nari’nin 1930’da çizdiği Pera Sinagogu projesi de uygulanamamıştır. İlerleyen yıllarda yüzde 50’ye varan varlık vergisi sorunuyla boğuşan mimarın yaptığı itiraz yasanın çıkmasından iki yıl sonra, 1944’te kabul edilir. Yine de aile 1952’de Bebek’teki Villa Lydia’yı satarak Beyoğlu’na taşınır. Edoardo de Nari, 16 Ağustos 1954’te Büyükada’da ölür. De Nari’nin mimari anlayışı yaşamı ve projeleri boyunca değişkenlik gösterir. Tarihselcilikten eklektisizme, 1920’lerin Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi sonrası art deco ve 40’lı ve 50’li yıllarda Modernizm akımlarında eserler vermiştir. Yapıları, mimari ve endüstriyel tasarım gibi farklı üretim kanallarının net ayrımlarının olmadığı, birbirini tamamlayan ve iç içe geçen, ayrı ayrı titizlikle tasarlanmış tekil birimlerin oluşturduğu bütüncül tasarımlar olarak belirginleşir. Tanıtım broşüründen birebir alıntılayacak olursak ‘ De Nari artık varolmayan kozmopolit İstanbul’un son mimarlarındandır'.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder