12 Mart 2013 Salı

Hare Hare Rama Krishna-Tel Aviv

Dünyanın giriş ve çıkışı en zorlu ülkelerinden birisi İsrail. Tel Aviv Ben Gurion havaalanına indiğimizde hayatımda ilk defa pasaport kontrolünde kenara alınarak bekletiliyoruz. Bekleme odasında baştan aşağı kapalı kadınlar, İngiliz vatandaşı bir İranlı, bizim gibi birkaç Türk var. Neyse ki kısa sürede pasaportlarımız veriliyor ve Ekim sonu olmasına rağmen sıcak bir Tel Aviv akşamında hostele gitmek için treni beklemeye başlıyoruz. Kaldığımız hostel şehrin atölyelerle dolu bir bölgesinde, eski şehrin yakınında. Gecenin bir yarısı geldiğimiz hostelde yemek krizi baş gösteriyor ve bir şeyler almak için dışarı çıkıyoruz. Sabaha karşı boş ve karanlık sokaklarda gezerken bir film setine denk geliyoruz. Bir düğün sahnesi çekiyorlar.Aktrisin üzerindeki beyaz gelinlik gecenin karanlığında film ışıkları içinde parlıyor. Süpermarketler saat 4’te hala açık. Yürürken tanıştığımız Rus göçmeni bir İsrailli olan Julia ile küçük bir meydandaki parkta oturup ‘kahvaltı’ ediyoruz. Kahvaltımız humus, pita ve ice tea’den oluşuyor. Saate ve ıssızlığa rağmen yalnız başlarına genç kızlar yanımızdan geçip gidiyorlar. Tel Aviv belki de deniz şehri olduğundan İzmir’e benzetiyorum. Ege’de gördüğümüz cumbalı evler burada da var. Şehirde birçok inşaat devam ediyor. Plajdaki büyük oteller ve ofis binalarının mimarileri estetik olmaktan uzak. İsrail’de kızların çok güzel olduğunu duymuştuk fakat plajda çok çarpıcı tiplere rastlamak mümkün olmuyor. Plajda bellerinde tabancalı sivil polisler ve kumlarda görmeye alışık olmadığımız askerler dolaşıyor. Aklıma Manic Street Preachers kliplerinden birisi geliyor. Acaba bir film çekiminde olabilir miyiz diye düşünüyorum. Arada sırada üstümüzden helikopterler süzülüyor. Tanıştığımız insanlar Tel Aviv’in İsrail’deki en güvenli yerlerden biri olduğunu söylüyorlar. Oysa biz döndükten birkaç hafta sonra çıkan çatışmalarda bir otobüste bomba patladığını öğreniyoruz. Döneceğimiz akşam plajda uçağımızın kalkacağı saati beklerken kumlarda oturup denize bakıyorum. Senenin son deniz günleri sona eriyor. Türk olduklarından şüphelendiğim birkaç kız voleybol oynuyorlar. Saatler ilerledikçe kumlar soğuyor, insanlar toparlanıp gitmeye başlıyor. Son fotoğraflarımı çekiyorum. Uçağa hala birkaç saat var. Akşam olunca kumsaldaki barda şezlonglarda oturup Golan Tepeleri’nden gelen şaraplardan içiyoruz. Sahil yolunda Hare Krishna kültünden insanlar şarkı söyleyip dansediyorlar. Müzik ve hep birlikte söylenen nakarat öyle etkileyici ki ne olduğunu merak edip yanlarına gidiyorum. İlginç kıyafetleriyle bir grup insan şarkı söyleyip dansediyor. ‘Harinam’ denen bu olay kutsal bir tür dua aslında. Uçağın saati yaklaşıyor. Bir taksiye binip havaalanına yollanıyoruz. Sıcak Tel Aviv gecesinde kaldırıma taşmış barlardan birinde genç bir kız şarkı söylüyor. En son hatırladığım şey barın kırmızı ışıkları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder